Yorumlar-Yazılar

Alp Artam - 
http://www.lokantalarim.net/serbest-kursu/hayatimin-bilgisi/

....Fikri çok beğendim. Malesef bu şehirde yaşayan, düzenli bir işi olan, toplumun yüklediği sorumluluklarla cebelleşen her kişinin -hepimizin- kafasında bu, “Ne yapıyorum ben?” buhranı zaman zaman yaşanıyor. Oyun idealsiz, ideolojisiz, “iki arada bir derede kalmış”, amaçsız bir kuşağa -bizim kuşağımıza- selam çakmayı da ihmal etmiyor.
Beni derinden etkiledi. Hiç sıkılmadan izledim. Gördüğünüz gibi, sonradan üzerinde düşünmeye de sevk etti beni. Dar bir alanda, sıkıtlı bir zamanda, az detayla büyük bir fikri açıklamaya çalışan bu oyunu izlemenizi tavsiye ediyorum.
Başroldeki Münibe Millet’i, bu deli bakışlı, küçük ve yetenekli kadını da izlemeye devam edeceğim. Arkasının çok daha şiddetli geleceğini düşünüyorum.


Betül Memiş - 18 Mart Haberturk 

http://www.haberturk.com/yazarlar/betul-memis/930732-huzursuzlugumuz-umudumuzdur



Bir Beyaz Yakalı Kadının Komedisi!   - Yaşam Kaya (20.02.2014)
(http://www.sanathaberlerimiz.com/bir-beyaz-yakali-kadinin-komedisi.html)

Münibe Millet, dansçı kimliğinin yanında oyunculuğundan sıklıkla söz ettiren bir isim. Kendisini Alternatif Tiyatro Sahneleri’nde tanıdım. Geçtiğimiz günlerde tek kişilik performansı olan ‘Hayatımın Bilgisi’ oyunuyla seyircilerin karşısında, harikulade bir iş çıkardığına şahit oldum. Oyuncunun geçmişiyle ilgili fazlaca detay yok. Çok genç, yetenekli, bir o kadar da başarılı bir kişi kendisi. Yaptığı proje tek kişilik ilk deneyimi, ama yakın tarihimize not düşen önemli bir adım. 1980 kuşağı çocukların hayalinde bir yerde kalan bazı ayrıntıları, mizahi bir dille anlatan ‘Hayatımın Bilgisi’, Özgür Akarsu’ nun yönetiminde sahne yolculuğunu sürdürüyor.

Oyundan kısaca bahsedersek… Sahneye önce bir beyaz yakalı kadın geliyor. Seyircilere sunum yapacak. Elindeki kumandayla video görüntüleri gösterip, bazı olaylar hakkında insanlara bilgi verecek. Hani malum ‘Yaşam Lideri’ denilen kavramın hayatımızın içinde yer edinmeye başladığı son on yıldır, böylesi sunumlar pek yaygınlaştı. Sunumun bir noktasından sonra sahnedeki kişide ipler kopmaya başlar. Çünkü geçmişle gelecek arasında bir yere sıkışan insan prototipi ile karşılaşırız. İplerin koptuğu andan itibaren geçmişe, yani çocukluğa, ilk gençlik yıllarına doğru bir yolculuk gerçekleşir. İşte seyircileri de içine alan bu yolculuk öyle kolay kolay bitecek gibi gözükmüyor. Sahnedeki oyuncunun psikolojik problemleri yüzümüze doğru yakın bir mesafeden salvo yapıp, ruhsal açıdan hepimizi kendisine bağlıyor. Çünkü aynı çizginin, aynı doğrunun yakın bileşenleriyiz hepimiz. Tek kanal döneminde aynı programların hayalinde yaşayıp, çocukluk yıllarımızda aynı oyunları oynayıp, aynı arabalara binen bir kuşağın çocuklarıyız.
Oyunun yazarı Özgür Akarsu, metnini yazarken olabildiğine derin analizlerden kaçınmış. Yaşanmışlık olgusuna ‘ironi’ denilen ince alayla yaklaşmış. Münibe Millet’e sahnede o kadar çok geniş alan sunmuş ki, oyuncunun seyirciyle kurduğu bağ konuyu interaktif bir pozisyona çeviriyor. Münibe Millet’ in ‘karakter oyuncu’ özelliğine ilk kez şahit oluyorum. Bir insanın tek başına uzun bir metni kırk çeşit ruh haline girerek oynaması kolay değil. Mesela oyunda ‘Şirinler’, ‘Susam Sokağı’, ‘Adile Naşit’ çıkıyor karşımıza. Ya da çıkmasa dahi bizler o günlere doğru rahatlıkla uzayabiliyoruz. Kendi psikolojimizin içine, sahnedeki oyuncunun ‘karakter’ psikolojisini ekleyip geçmişle gelecek arasındaki köprüde çatışmalarla yer alıyoruz.

Münibe Millet’ in rol yetisi her açıdan dört dörtlük. ‘Sezonun İzlenmesi Gereken 25 Performansı’ listesine kendisini dahil ettim. Oyuncu, ‘Hayatımın Bilgisi’ derken aslında hepimizin hayatının bilgisini aktarıyor. Dönemsel kurgularda psikolojik çözümlemeler yapmak zordur. Ya olanı olduğu gibi aktarırsınız ya da elinizdeki metni yaşayarak oynarsınız. Bizler sahnede ikinci söylediğimi an be an hissettik. Yaşanmışlık içinde yakın tarihimize ironi dolu, politik yolculuklar yaptık. Politik diyorum, çünkü sadece çocukluktan kalan bir metin yok önümüzde. 1990’lı yıllardaki acıların, umutların, hayallerin bütünleştiği bir aykırılık var.

‘Hayatımın Bilgisi’ kusursuz bir proje olmasının yanında, Münibe Millet’le beni bir kez daha tanıştırması açısından muhteşem bir gösteri olmuş. Popüler kültür merakından vazgeçen tiyatro seyircisinin artık ‘kaliteli’ oyunları takip ettiğini biliyoruz. İşte ‘Hayatımın Bilgisi’ popüler kültürü elinin tersi ile bir kenara iten kaliteli bir komedi. ‘Komedi’ diyorum, çünkü yakın geçmişinizle yüzleşirken emin olun hepiniz kahkahalar atacaksınız.


*******

İzlenmesi Gereken 25 Performans!   -Yaşam Kaya
2013-2014 tiyatro sezonu başladı başlayalı İstanbul, Adana, İzmir sahnelerinde oyunlar izledim. 4 günlük İngiltere seyahatimde 2 oyun da yurt dışında görme şansım oldu. 130’a yakın yeni oyuna tanık olmuş bir eleştirmen olarak, yaklaşan mayıs ayında sezonun sonlanacağını bildiğim için, sahnelerdeki canlılığı seyircilere aktarmam gerekir. Fakat bu sezon önerdiğim 10 oyun benim için çok zor bir karardı. Sahnelerde insanı derinden etkileyen performanslar var; nereden başlayıp neleri yazmalıyım diye kendimce çokça düşündüm. Şöyle ki, yönetmenin başarısız olduğu gösteride bir oyuncunun performansı oyunu alıp sürükler, seyircileri sahneye çeker.

Sahnedeki başarılı performansları önermeden önce tiyatromuz yaşadığı olumsuz birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Ortalıktaki ‘sol’, ‘sosyalist’, ‘sosyal demokrat’ gazetelerin ‘magazinsel tiyatro’ yapma merakı o kadar ayyuka çıktı ki, artık gazetelerde neredeyse tiyatro kritiği okuyamaz hale geldik. 4 sene boyunca benim de yazdığım bu gazetelerin bütününe baktığımızda, düştükleri durumun vahim boyutlara ulaştığını görüyorum. Cihangir tayfasının elinde, bilindik dizilerde oynayan oyuncularla yapılan röportajlar tiyatroya seyirci kazandırmaz, aksine röportajı yapılan kişilerin egosunu naif bir şekilde okşar. Yani bu konuda Radikal Gazetesi’ni kutluyorum. O kadar zorlu şartlara rağmen, inatla tiyatro eleştiri yazılarından vazgeçmiyor. Ayrıca benim de köşe yazdığım Today’s Zaman – Turkish Review’u ‘tiyatro’ sanatına ‘kritik’ anlamında verdiği katkıdan dolayı tebrik ediyorum. Umulmadık yerler tiyatro eleştirilerine sahip çıkıyor, sanatı magazinin elinden alarak, halkın içine yerleştiriyor. Maalesef birilerinin tekelinde mantık yüzünden tiyatro yazıları adına yapılan yanlışlar artarak sürecek gibi. İyiki internet tiyatro yayıncılığı var. Televizyonlar desen, bazı politik durumlardan kaynaklı tiyatronun ‘t’sini ağızlarını almaktan korkar haldeler.
Sonra şu genç oyuncuların sıkıntılarına gelelim. 128 yeni oyunun prömiyer yaptığı tiyatro sahnelerinde binlerce genç oyuncu her gece sigortasız, beş para kazanmadan sahnelere çıkıyor. Sorun büyük. Bunun yanında ‘sol’ medyanın bu sorunlara kayıtsız kalışı, ayrıca bu gençleri yetenekleriyle ön plana çıkaracak algının bu gazetelerden kayboluşu sıkıntıları gittikçe büyütüyor. Bu adamlar kendilerini nasıl kanıtlayacak peki? Para kazanmak için dizi peşinde koşup sahneleri terk eden o kadar çok oyuncu tanıyorum ki, yakın zamanda tiyatromuz ‘hevesli’ insanların oyuncağına dönüşecek. Kim yazacak, ön plana çıkaracak sahnedeki genç oyuncuları? Ben elimden geldiğince, sonuna kadar hem genç oyuncuları hem de yeni sahneleri destekliyorum, ama 1 kişinin desteğiyle olacak iş değil bu.
Konuyu dağıtmadan 2013-2014 sezonunda sahnelerde gördüğüm en iyi 25 performansı yazıyorum. Seyircilerin mutlaka önereceğim performansları görmesi lazım! Öneri sıralamasını karışık yapıyorum, bu ayrıntı önemli. Son olarak yeni sezonda ‘kadın’ oyuncuların etkin biçimde sahnelere egemen olduğunu belirtmeliyim.
En İyi 25 Performans
1- Melike Güner – (Tiyatro YanEtki – Tavşan Deliği)
2- Haluk Bilginer – (Nehir – Oyun Atölyesi)
3- Eraslan Sağlam – (Tiyatro Tatavla – Aktör Kean)
4- Didem Balçın – (Paso Tiyatro – Ne İstediniz)
5- Bülent Emin Yarar – (İstanbul DT – Hamlet)
6- Melisa İclal Gürmen (Tiyatro 3 – Kadınlar Filler ve Saireler)
7- Songül Öden – (Sadri Alışık Tiyatrosu – Kafkas Tebeşir Dairesi)
8- Emre Başer – (İzmir Devlet Tiyatrosu – Arap Abdo)
9- Özge Özder – (Tiyatro Kare – Müziksiz Evin Konukları)
10- Murat Akgün – (Altkat Sanat – Hamlet)
11- Muharrem Özcan – (Oyun Atölyesi – Araf)
12- Ebru Saçar – (Tiyatro Seyirlik – Ya Başaramazsak)
13- Onur Ünsal – (Moda Sahnesi – Hamlet)
14- Ecem Öztürk – (Tiyatro Açıkça – Rutubet)
15- Şebnem Hassanisoughi – (İkinci Kat – Altıbuçuk)
16- Pınar Yıldırım – (Emek Sahnesi – Küskün Müzikali)
17- Berfin Zenderlioğlu – (Destar Tiyatro – Gor)
18- Yeşim Koçak – (İstanbul Şehir Tiyatroları – Vakti Geldi)
19- Başak Kıvılcım Ergtanoğlu – (Tiyatro YenEtki – Şekersiz)
20- Emir Çubukçu – (D22 – Yirmi Beş)
21- Cem Güler – (Oyun Alanı – Talihsiz Çocuk Parkı Yaralanmaları)
22- İlknur Güneş – (Sadri Alışık Tiyatrosu – Kafkas Tebeşir Dairesi)
23- Eda Erman – (Tiyatro Öteki Hayatlar – Üç Yapraklı Yonca)
24- Münibe Millet – ( Hayatımın Bilgisi)
25- Barış Gönenen – (İkinci Kat – Küçük)

*******


Akşam Gazetesi Röportaj 
(http://www.aksam.com.tr/yasam/kultursanat/1-saniyede-kadin-benligine-yolculuk-c2/haber-284080)

Özgür Akarsu tarafından yazılan ’Hayatımın Bilgisi’ adlı oyun sahnede. Oyunda beyaz yakalı bir kadın çalışanın, bir sunum sırasında benliğinin derinliklerine doğru çıktığı yolculuk anlatılıyor.

'Hayatımın Bilgisi' bugüne kadar farklı mekânlarda 7 oyun sergiledi. 20 Şubat’ta Şermola Performans’da, 6 ve 20 Mart’ta ise Sekizincikat'ta olacak. Oyunun fikir aşamasından sahnelenmeye kadar olan süreci kendisi de bir 'beyaz yakalı çalışan' olan yönetmen Akarsu'dan dinledik.

- Oyunu nasıl yazdınız?
Başarılı ve mutlu dünyaların ardında olup bitenlere doğru kısa bir yolculuk. Kariyer gelişimi üzerine sunum yapan bir kadının gözlerini kapatıp açtığı 1 saniye boyunca kafasından geçenleri izliyoruz. 80’lerde doğmuş, bir kuşağın hal-i pür melali. Bu metinde anlatılanlar uzun zamandır farklı suretlerle kafamda dolaşıyordu. Kadın hikâyesi olsa da, evrensel ve genel dertlere temas ediyor: Neden huzursuzuz? Neden kendimize ve başkalarına bu kadar rahat yalan söylüyoruz? Neden terapi seanslarına, diyetisyenlere, yaşam koçlarına ihtiyaç duyuyoruz? diye soruyor.

- Tanıtımında hep '–mış gibi yapan kadını' ele aldığınız yazıyor.. İçindeki sesleri susturamayan kadın…
Oyunun büyük bir kısmı, ana karakter Meral’in monoloğu. Hikâyesinden şunu çıkarmak mümkün: Hayatın ona sunduğu nimetleri, maddi-manevi çıkarları red etmemiş ama ruhunu zenginleştirecek, vicdanını temizleyecek şeyler aramış. Bu nedenle hep bir iç çatışma yaşamış.

Çatışma kötü bir şey değildir!
- 'Beyaz yakalı çalışan bir kadın’ diyorsunuz. Yani ‘başarılı’ bir kadın. Fakat iç dünyasındaki çığlığı duyuramayan birisi... Bir çatışma mı izleyeceğiz?
Evet, oyun kesinlikle bir çatışma hikâyesi. Özellikle de bu çatışmayı ortaya çıkartan etmenlerin nasıl doğduğuna, nasıl ruhumuzun derinliklerine işlediğine dokunuyor. Ancak sonunda şunu söylüyor Meral bize, çatışma, huzursuzluk adına ne derseniz deyin, kötü bir şey değildir. Gayri insani bir toplumsal düzende kaçınılmazdır. Bu nedenle de içerisinde umut taşır.

Hepimiz aynı dertten mustaribiz
- Oyunu gözlemlerden yola çıkara mı yazdınız, yoksa tanık olduğunuz bir hikâye mi?

Adorno’nun sözünü hatırlıyorum bunları söylerken: “yanlış bir hayat doğru yaşanmaz”. Meral ise hem güzel olsun, hem doğru yaşayayım diyor. Hayat buna izin vermiyor.  Çevremdeki insanlara baktığımda, kendim de dâhil olmak üzere, erkek/kadın birçok kişinin benzer dertlerden mustarip olduğunu görüyordum. Hayatımızın en güzel yılları, marşlar, dualar, saçma sapan safsatalar ezberletilerek,  at yarışından beter sınavlara hazırlanarak geçti. Kamusal vahşi bir rekabet ortamında kendimiz gibilerin üzerine basıp, daha iyi, daha başarılı olmaya çalıştık. Sonra diplomalarımızı elimize alıp ölünceye kadar 8-6 saat çalışacağımız bir hayatın içine koşturduk. Bu koşturmaca tabii ki belirli yaralar açıyor insanların ruhunda. Oyun da bu yaralarla ilgili.


*******


Meltem Öztürk - 09.01.2013
Bu aksam bir grup beklenmedik güzellikte bir aksam geçirdik. Beklenmedik kısmı, isin sonunda bize bu kadar dokunacağıni bilmememiz...

Her ne kadar Meral bize ben söylememiş olacağım siz de dinlememiş dese de bizim tavşanlar açığa çıktı. Olmasa bu tavşanlarımız  rahat olur uykularımız kaldı bizde bir kere.

Ne kadar etkilendiğim, icime ne kadar dokunduğu bir yana bir de öyle bir gurur duydum ki ?


Bu baska bir zeka bu baska bir toplumsal farkındalık bu baska bir ice dokunuş...


*******


Sesil Sar-13.12.2013

Hayatımın Bilgisi- Beyaz Yaka'dan Rengânrenk'e...

Çarşamba günü Sahne Hâl'de prömiyeri vardı. O gün yoğun kar da vardı bu yüzden birkaç dakika geç başladı da biz de bu sayede yetişebildik!
İyi ki yetiştik.

Hayatımın Bilgisi'yle, beyaz yakalı yetişkin bir kadının hikayesine tatlı, derinlemesine, müthiş bir bakış attık. Hem de her evresiyle! Hem kişisel hem de toplumsal konularla beslenen ve şekillenen şu anın, dönemin hikayesine...

Tek Kişilik 80 dk. Oyun...
Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Hatta bittiği zaman farkına dahi varmıyorsunuz... Çünkü "daha o kadar olmamıştır," diyorsunuz... Sebebini söyleyeyim oyun, akışı boyunca izleyiciyi dinç tutan tek kişilik büyülü bir şölen ve bunun da tadına varıyorsunuz. Büyüyü de oyunun metinleriyle Özgür Akarsu ve ayakta alkışlanan oyunculuğuyla Münibe Millet yapıyor... ve tabii ki ekip! Tebrikler arkadaşlar...

Özgür Akarsu'nun kaleme aldığı metnin, tatlı şiirsel akışı, yer yer çığırtkan sıçrayışı pek bir âlâ! Münibe de bunu başarılı performansıyla metnin noktasına virgülüne kadar harikulâde bedenlendiriyor...

En önemlisi de ne biliyor musunuz? Oyunun kalitesi! Bu yüzden ben gerçekten de -ki mübalağsız ve arkadaşlarım diye söylemiyorum- SahneHâl'in kapısından çıkarken iyi bir oyun izlemenin zevkiyle çıktım. Tüm ekibe ve sahneye Teşekkürler...

Hayatımın Bilgisi'ni 17 Aralık Salı günü ve 22 Aralık Pazar günü
Sahne Hâl'de bence bir izleyin, yetişin ve kaçırmayın:)

Bu arada ilerleyen dönemlerde Hayatımın Bilgisi, üniversitelerde, konferans salonlarında ve büyük sahnelerde oynanmalı.
Oynanır.
Oynamalı...
*******

Ecem Alfan - 12.12.2013
Öncelikle kaçıranlar için üzüldüğümü söyleyerek başlamak istiyorum fakat merak etmeyin daha iki oyun daha var. (Kesin gidin!)
Uzun uzun anlatmak isterdim fakat yapmayacağım, naçizane bir kaç cümleyle gördüğüm, yaşadığım ve hissettiğim şeyi paylaşacağım;
Hayatı görmüş, alışmış, zorunda kalmış, es geçmiş, sıyırmış ama takılmış kalmış olan bir kızın-kadının, kendiyle ilgili mücadelesini,yüzleşmesini anlatan, bir o kadar bizim jenerasyon dertlerine parmak basan,sadece olanı en basit haliyle vurgulayan,büyük dertleri, hırsları olmayan, hep size ayna tutan, sevimli ama düşündürücü bir iş...
Şaşırtıcı güzellikteki metini,boyut atlatan oyunculukları ile, muhteşem güzel görsellerin ve parlak ışıkların altında daha da kuvvetlenen bu iş kesinlikle görmeye değer. Emeği geçen herkese teşekkürler!

Keep on goin'

Hiç yorum yok: